Türk Birliği Ülküsü ve Özbekistan – Muhammed Salih

Özbekistan, Türkistan’ın merkezi. Ruslar son 70 yıl içinde Türkistan’ı parçalara ayırıp 4 cumhuriyet yaptılar. Her bir cumhuriyette olduğu gibi coğrafi bölge isimlerini esas alıp yepyeni milletler ortaya çıkarmaya çalıştılar. Bugün 4 Türk cumhuriyetinin bayrağı BM’de göndere çekildi.

Özbekistan gelecekte gerçek bağımsız bir milli devlet olursa, demokratik bir cumhuriyet kurulursa çevresindeki Türk Cumhuriyetleriyle iyi bir örnek olacak, onlar da Özbekistan’ın yolunu izleyeceklerdir.

Özbekistan, nüfus ve ekonomik imkânlar açısından da güçlü bir cumhuriyettir. Türkistan’ın siyasi bir birlik durumu olur mu olmaz mı bilmiyorum. Şu anda bir şey diyecek durumda değilim. Yalnız dil, milliyet, kültür ve tarihi müşterekler de, birleşme de yeterlidir bizim için.

Türk Cumhuriyetleri önce kendilerini tanımalı. Ruslar Pan-Türkizme (Turancılığa) karşı ilk savaşı Özbekistan’da başlattılar. Çünkü Özbekistan gerçek Türk birliğinin, gerçek milli şuurun merkezidir. Geo-stratejik olarak da önemli bir konumdadır. Türk birliği ülküsünün de birleştiricisi Özbekistan’dır.

Bir olalım, birleşelim. Tek bayrak değil, herkesin kendi bayrağı olabilir. Ama temel meselelerde birleşelim. Tek para birimi, tek ekonomik güç, gümrüksüzlük ve alfabe birliği şart…

Türk Dünyası Entegrasyonu

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türk Dünyası Entegrasyonu’nu başlatmak için büyük bir fırsat doğmuştu, fakat bunu değerlendiremedik. Her yıl düzenlenen Türk Dünyası Kurultayları kültürel ve toplumsal açılardan iyi başlangıçtı, ama bunun ötesine geçmemek, “ABD ne diyecek, Rusya ne diyecek?” gibi endişelerle somut projelerin ortaya konulmaması ve siyasi kararların alınmaması neticesinde, 90’lı yılların başlarında moda olan “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk dünyası” şiarı (sloganı), bugün neredeyse Türk Entegrasyonu karşıtları tarafından alay edilme noktasına gelmiştir. Biz, Türk Entegrasyonu taraftarları, 90’lı yılların başından beri hep aynı şeyin üzerinde durduk: Bu büyük projenin hayata geçirilmesi şart olan ilk maddesi “Ortak Dil” olmalıdır. Bu dilin en azından şu özellikleri taşıması lazım: 200 milyondan fazla nüfusa sahip Türk Dünyasının tümü konuşabilecek ve birbirini kolay anlayabilecek bir Dil.

Yaşamımızın bütün sahalarında, ilimde, fende, siyasette, ictimaiyâtta, kültürde, dinde ve kalan bütün cephelerde bireysel ve toplumsal seviyede kendimizi ifade etme kudretine sahip, lugavî açıdan zengin, lingvistik açıdan zarif bir Dil. Tabiî ki, bizim bütün lehçelerimiz kendine göre zengin ve zariftir. Azeri lehçesinde yazan Nesimi ve Fuzuli şiirlerini, Kazak lehçesinde yazan Abay ve ozanların dilini, Türkmen’in büyük şairi Mahtumkulu’nun lehçesini, Çağatay (Özbek) lehçesinde yazan Nevaî veya Manas destanının yazıldığı Kırgız lehçesinin zengin ve zarif olmadığını kim söyleyebilir? Fakat “Ortak Dil”in, yukarıda saydığımız faziletlerin dışında da bir özelliğe sahip olması gerekir. Bu dilin, dünyada ve Türk boyları (halkları) tarafından en çok kullanılan, yaygın ve pratik bir dil olması şart.

Böyle bir dil bizde mevcuttur. Bu dil Türkiye Türklerinin konuştuğu Oğuz lehçesidir, modern deyimle “İstanbul Türkçesi”dir. 250 milyon Türk nüfusunun büyük çoğunluğunu Oğuz lehçesinde konuşanlar teşkil etmektedir. Bu nüfus 72 milyonluk Türkiye başta olmak üzere, Azeriler (İran Azerileri dahil) Türkmenler, Harezimli’ler (Özbekistan) ve diğer kavimlerle takriben 125 milyona ulaşmaktadır. Türkiye Türkçesi dünyada yaygın kollanılan diller arasında yedinci sırada gelmektedir. Türkiye Türkçesi bugün Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında okutulmakta ve öğrenilmektedir. Türk Dünyası için Türk Esperanto’su uydurmamıza hiç lüzum yok. Türk Dünyasının Ortak Dili Türkiye Türkçesi olmalıdır. Bu Dilin tüm verileri buna uygundur, müsaittir.

Muhammed Salih, 01.03.2013

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir:

Başa dön tuşu