Emir Timur Türkistan’ın kalbinde yer alan Semerkand şehrini mühteşem imparatorluğuna başkent olarak seçmiş, ve çok kısa zamanda Türk-İslam dünyasının ve hatta dünyanın en güzel, görkemli ve ihtişamlı başkentlerinden biri haline getirmiştir.
1370-1405 yılları arasında hüküm süren Emir Timur, dünyanın en büyük Hakanlarından biri olmasının yanında aynı zamanda çekinilen ve korkulan bir Fatih ve hükümdarlarından biri olarak tarihe geçmiştir.
Tarihçiler, 14. yüzyıl sonlarında Avrasya’da kendi imparatorluk topraklarını genişletirken Emir Timur’un o zamanki dünya nüfusunun çok önemli bir bölümünün (yaklaşık yüzde 50’nın) Timur İmparatorluğu topraklarında yaşadığını ifade ediyorlar.
Timur, imparatorluğunun başkenti olarak Semerkant’ı seçmişti. Bunun üzerine şehir çok kısa sürede gelişmiş ve siyasi merkez olmasının yanında önemli bir kültür merkezi haline de gelmiştir. Kentteki saraylar, camiler, medreseler ve türbelerin tarihi yüzlerce yıl öncesine dayanıyor.
Bu eserlerin çoğu Türklerin Turkuvaz adını verdikleri mavi çinilerle kaplıdır. Şah-ı Zinde Türbesi’nin inşasına 11. yüzyılda başlanmış, 19. yüzyıla kadar eklemeler yapılmış ve bugünkü son halini almıştır.
Şahi Zinde (Dirilerin Padişahı) olarak adlandırılan bu komplekste Emir Timur’un eşleri, çocukları ve bazı akrabalarının mezarları bulunmaktadır. Bir söylentiye göre Hz.Muhammed Efendimizin kuzeninin mezarı da buradadır.
Semerkant’ta tarihi camiler ve diğer anıtlar dev boyutlarda olup,haşmetli duruşları ile, adeta bu modern kent ve bu kentte yaşayanlara hükmeder gibidir. Bibi Hanım Camii, 14. yüzyıl sonlarında Timur’un Hindistan seferinin ardından inşa edilmiştir. 450 mermer sütunu olan camiinin inşasında 100 kadar Fil’in kullanıldığı söylenir.
İmparatorluk sınırlarını bugünkü Hindistan’dan Türkiye’ye, Rusya’dan Suudi Arabistan’a kadar genişleten Timur’un hükümdarlık merkezi ise Semerkant’taki Registan (Kumluk Meydanı) meydanıydı. 25 yıl önce bağımsızlığını elde etmiş olan, Özbekistan, Timur’u milli kahraman ilan ederek onun döneminden kalan birçok tarihsel anıt yapıları tamir ve restore etmiştir. Bir zamanlar hükümdar fermanlarının ilan edildiği, büyük buluşmaların gerçekleştirildiği ve cezaların infaz edildiği bu tarihi meydanda bugün müzik festivalleri de dahil birçok etkinlik düzenleniyor.
Semerkant bir kubbeler şehridir. Bunların bir kısmının içeriden görünümü çok daha muhteşemdir. Kentin siluetinde önemli yer tutan bu yapılar, Emir Timur’un bıraktığı mimari miraslar arasındadır ve bu tarihi yapılar UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesine girmiştir. Bunlardan biri Registan kompleksi içinde yer alan Tilla Kari Mescidi (Altın Hafiz Camisi ) olarak anılan Camiin kubbeleridir.
Emir Timur’un torunu ve imparatorluğun üçüncü sultanı Mirza Uluğ Bey ünlü bir Matematikçi, Astronom, edip ve şairdi. Liderlik özelliklerinden daha çok bir bilim adamı ve astronmi bilgini olarak öne çıkıyordu. Bu bilgin Hükümdar tahtına göz diken kendi öz oğlu tarafından katledilmiştir. Uluğ Bey’in bıraktığı eserler arasında 1428’de inşa ettirdiği Uluğ Bey Rasathanesi bulunmaktadır.
Özbekistan Hükümeti, Semerkant’ın tarihi anıtlarının tamiri ve restorasyonu için çok büyük mablağlar tahsis etmiştir. Rasathanenin giriş kapısı da restore edilmiş ve bugürkü halini almıştır. Sovyetler Birliği döneminde ise, bu eserlerin koruma ve bakımını bölge halkı üstlenmiştir,
Emir Timur’un hükümdarlığı sırasında ülkesine kattığı ve fethettiği ülkelerden çok sayıda bilgin ve sanatkarları Semerkand’e getirdiği ve burada kenedilerine büyük imkanlar tahsis ederek onları koruyup bu şehre yerleştirdiği bilinmektedir. 1405’te ölen Emir Timur’un mezarı Gor-i Emir (Hakan’ın Mezarı) olarak bilinen Türbesi’nde bulunuyor. Çok sayıda altın kaplaması olan türbenin yapımında dünyanın en büyük yeşim taşlarından biri de kullanılmıştır.
Güzel şehirmiş gerçekten