Ali Emiri Efendi Kimdir?

Ali Emiri Efendi, Diyarbakır’da doğdu. Şair Sâim Seyyid Mehmed Emîrî Çelebi’nin torunlarından Seyyid Mehmed Şerif Efendi’nin oğludur. İlk tahsilini Diyarbakır’da Sülûkiyye Medresesi’nde yaptı. Amcası Fethullah Feyzi Efendi’den de Farsça dersleri aldı. Daha sonra, dayılarının Mardin sancağı tahrirat ve rüsûmat müdürü bulundukları sırada oraya giderek başta Ahmed Hilmi Efendi olmak üzere bazı müderrislerden üç yıl kadar çeşitli dersler aldı; kısa zamanda Arapça ve Farsça’sını ilerletti. Bu arada eski tarzda şiirler yazmaya başladı.

1875’te telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. 1876’da V. Murad’ın cülûsu üzerine bir cülûsiyye kaleme aldı. 1878’de Hey’et-i Islâhiyye ile Diyarbakır’a gelen Âbidin Paşa’nın yanına müsevvid* olarak girdi; onunlabirlikte Harput, Sivas ve Selânik’e gitti. Daha sonra Sis (Kozan) sancağı âşâr müdürlüğü ile Adana Âşâr Nezâreti başkâtipliği yaptı. Sırasıyla Leskovik, Kırşehir ve Trablusşam sancağı muhasebeciliklerinde, Ma‘mûretülazîz (Elazığ) ve Erzurum defterdarlıklarında, Yanya ve İşkodra maliye müfettişliklerinde, Halep defterdarlığı ile Yemen maliye müfettişliğinde bulundu.

Bu sırada “rütbe-i ûlâ sınıf-ı sânîsi” nişanı ile taltif edildi; 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra kendi isteği ile emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra Millî Tetebbûlar Encümeni, Tasnîf-i Vesâik-i Târihiyye Encümeni başkanlığı ile Târîh-i Osmânî Encümeni üyeliği yaptı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Tasnif Komisyonu’nun başında bulunduğu sırada da kendi adına izâfe edilen “Ali Emîrî Tasnifi”ni meydana getirdi. Aynı zamanda Vakıflar Nezâreti’ne uzun “vicdannâme”ler yazdı; eski eserlerin bakımsızlık ve ihmalini dile getirerek amme vicdanını temsil etti. 23 Ocak 1924’te öldü, mezarı Fâtih Camii hazîresindedir.

Türk Kültürüne Hizmetleri

Hayatı boyunca gittiği her yerde kitap toplayan Ali Emîrî Efendi, ilmî ve edebî faaliyetlerini emekliliğinden sonra daha da hızlandırmıştır. Bir ara, eski bir Oğuz şehri olan Cend’e kadar giderek birçok değerli eser ve vesika toplamış, Kırşehir muhasebecisi iken de masrafları kendisinden, işçiliği dervişlerince karşılanmak üzere Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’nı tamir ettirmiştir.

Orta seviyede bir şair, usta bir münekkit olan Ali Emîrî Efendi’nin asıl büyük yanı, hayatı boyunca toplamış olduğu paha biçilmez değerde kitaplardan oluşan kütüphanesini, Fatih’te Feyzullah Efendi Medresesi’nde kendi kurduğu Millet Kütüphanesi’ne bağışlamasıdır. Bu kütüphaneye çoğu nâdir ve tek nüsha olan 16.000 cilt eser vakfetmiş, ölümüne kadar da bu müessesenin müdürlüğünü yapmıştır.

Ali Emîrî’nin önemli hizmetlerinden biri de Kâşgarlı Mahmud’un o zamana kadar ele geçmeyen meşhur Dîvânü luġāti’t-Türk adlı eserini bulması ve ilim âleminin hizmetine sunmasıdır. Bütün bu faaliyetleri arasında biyografi ve tezkire türünde birçok eser kaleme almış, bazı eski eserleri de “Nevâdir-i Eslâf” adı altında hâşiyelerle yeniden yayımlamıştır.

Eserleri

Belli başlı telif eserleri şunlardır: Levâmiu’l-Hamîdiyye (İstanbul 1312); Cevâhirü’l-mülûk (Osmanlı padişahlarının şiirlerini toplayan bu eserin sadece ilk fasikülü yayımlanmıştır, İstanbul 1319); Tezkire-i Şuarâ-yı Âmid (Diyarbakır’da yetişen 217 şairin biyografisini ihtiva eden bu eserin yetmiş üç şairi içine alan sadece birinci cildi yayımlanmıştır, İstanbul 1327); Mardin Mülûk-i Artukıyye Târihi ve Kitâbeleri ve Sâir Vesâik-i Mühimme (Ferdî Kâtib adıyla, İstanbul 1331); Ezhâr-ı Hakîkat (İstanbul 1334); Osmanlı Vilâyât-ı Şarkıyyesi (İstanbul 1334); İşkodra Şâirleri; Yanya Şâirleri; Diyarbekirli Bâzı Zevâtın Terceme-i Halleri; Yemen Hâtırâtı; Osmanlı Şâirleri; Mir’âtü’l-fevâid gibi sayısı otuzu bulan diğer eserleri yayımlanmamış, bunların bazıları ise kaybolmuştur. Ayrıca yazma halinde bir de divanı vardır (Millet Ktp., Ali Emîrî, manzum, nr. 37, 38, 39).

Yayımladığı eserler ise şunlardır: Lütfi Paşa’nın Âsafnâme’si (İstanbul 1326); Bayâtî Hasan b. Mahmûd’un Câm-ı Cem-âyîn’i (İstanbul 1331); Gıyâseddin Nakkaş’ın Acâibü’l-letâif’i (İstanbul 1331).

Ali Emîrî Efendi ayrıca Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmuası (31 Mart 1334 Eylül 1336 arasında 31 sayı; Târih ve Edebiyat adıyla 31 Ağustos 1338 31 Kânunuevvel 1338 arasında 5 sayı) ile Âmid-i Sevdâ (1908-1909, 6 sayı) dergilerini çıkarmış, gerek buralarda gerekse öteki bazı mecmualarda değerli makaleler yayımlamıştır.

M. Serhan Tayşi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir:

Başa dön tuşu
Anasayfa »